Depresyondan Çıkmanın Yolları
Depresyondan çıkmak, sabır ve çaba gerektiren bir süreçtir. Bu süreçte kişinin kendine iyi gelme yollarını keşfetmesi ve profesyonel destek alması, olumlu sonuçlar elde etmesine yardımcı olabilir. İşte depresyondan çıkmaya yardımcı olabilecek adımlar ve psikologların önerileriyle daha detaylı bir rehber:
- Psikoterapiye Katılmak
Farklı terapi ekolleri ile depresyon konusu çalışılabilir. Psikoterapiler depresyon tedavisinde oldukça etkili yöntemlerdir.
Bilişsel davranışçı terapi (BDT), depresyon tedavisinde sıklıkla kullanılan etkili bir terapi türüdür. Bu terapi, kişinin olumsuz düşünce kalıplarını tanımlayıp değiştirmesine yardımcı olur. BDT ile birey, olumsuz otomatik düşüncelerini fark etmeyi, bunları yeniden değerlendirmeyi ve daha olumlu düşünme alışkanlıkları geliştirmeyi öğrenir. Terapi seansları, bireyin günlük yaşamında karşılaştığı zorluklarla başa çıkmasına yönelik stratejiler sunar.
Kabul ve kararlılık terapisi (ACT), kişinin rahatsız edici düşüncelerle başa çıkma yerine, bunları kabul etmesine ve değerlerine uygun bir yaşam sürmesine odaklanır. Bu terapi yöntemi, bireylerin olumsuz duyguları tanımasına ve onlarla barışık bir şekilde yaşamayı öğrenmesine yardımcı olur.
Psikodinamik Terapi, bireyin geçmiş deneyimlerini, bilinçdışı çatışmalarını ve duygusal kökenlerini keşfetmesine odaklanır. Kişinin çocukluk dönemindeki deneyimleri, mevcut depresyon durumunu anlamada önemli bir rol oynayabilir. Bu terapi, bireyin kendi içsel süreçlerini anlamasına yardımcı olarak, ruhsal dengeyi yeniden sağlamasına katkı sağlar.
Şema Terapi, bireyin geçmişte geliştirdiği olumsuz düşünce kalıplarını ve duygusal tepkilerini anlamaya yönelik bir yaklaşımdır. Bu terapi, kişilerin yaşamı boyunca karşılaştıkları temel duygusal ihtiyaçların nasıl karşılandığını ve bunların kişilik gelişimini nasıl etkilediğini inceler. Şema Terapi, bireyin içsel çocukla bağlantı kurmasına ve geçmişte yaşadığı olumsuz deneyimlerin bugünkü düşünce ve davranışlarını nasıl etkilediğini fark etmesine yardımcı olur. Psikologlar, bu terapi türünün, özellikle karmaşık ve uzun süreli duygusal sorunları olan bireyler için faydalı olduğunu belirtir.
- Fiziksel Aktiviteyi Artırmak
- Düzenli fiziksel aktivite depresyon belirtilerini azaltmada büyük rol oynar. Egzersiz yapmak, beyinde mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin seviyesini artırır ve stresle daha iyi başa çıkılmasını sağlar.
- Egzersizlerin uzun süreli ve düzenli yapılması önerilir. Yürüyüş, yüzme, dans gibi aktiviteler keyif alarak yapılabileceği için daha sürdürülebilirdir. Birçok psikolog, en az 30 dakika boyunca günlük hafif tempolu bir yürüyüş yapmanın bile önemli faydalar sağladığını ifade eder.
- Sağlıklı Beslenme ve Uyku Düzeni
- Sağlıklı beslenme, ruh halini doğrudan etkiler. Omega-3 yağ asitleri, B vitaminleri ve magnezyum içeren besinler, zihinsel sağlığı destekler. Düzenli yemek ve atıştırma alışkanlığı, kişinin enerji seviyesini dengede tutar.
- Uyku, depresyon tedavisinin önemli bir parçasıdır. Düzensiz uyku alışkanlıkları depresyonu tetikleyebilir ve kişinin ruh halini olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden her gün aynı saatlerde yatmak, teknolojiye maruz kalmayı azaltmak ve uyumadan önce gevşeme aktiviteleri yapmak önerilir.
- Destek Gruplarına Katılmak ve Sosyal Destek Almak
- Sosyal destek depresyonla mücadelede önemli bir rol oynar. Depresyon yaşayan kişiler, benzer deneyimlerden geçen insanlarla bir araya geldiklerinde yalnız olmadıklarını hissederler ve bu da iyileşme sürecini hızlandırır.
- Aile ve arkadaş desteği de büyük önem taşır. Depresyondaki kişiler sevdikleriyle duygularını paylaştığında, onları destekleyen bir çevreye sahip olmak psikolojik olarak bu kişileri rahatlatır.
- Günlük Rutin ve Küçük Hedefler Belirlemek
- Depresyondayken küçük, ulaşılabilir hedefler belirlemek önemlidir. Bu hedefler, kişinin başarma hissini yeniden kazanmasını sağlar.
- Küçük adımlarla başlamak; örneğin, yataktan kalkmak, duş almak, birkaç dakika dışarı çıkmak gibi basit aktivitelerle günlük hayata katılmak, motivasyonu artırır. Zamanla daha büyük hedefler belirlemek, kişinin kendine olan güvenini yeniden inşa etmesine yardımcı olabilir.
- Meditasyon, Nefes Egzersizleri ve Farkındalık Uygulamaları
- Meditasyon ve farkındalık (mindfulness), kişinin içinde bulunduğu anı fark etmesini ve stres seviyesini azaltmasını sağlar. Özellikle depresyon tedavisinde düzenli meditasyonun zihinsel olarak rahatlama sağlar ve düşüncelerin kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.
- Nefes egzersizleri de depresyonla mücadelede önerilen bir başka tekniktir. Bu egzersizler, kişinin stres seviyesini düşürür ve daha sakin bir zihin yapısı sağlar.
- Profesyonel Yardım ve İlaç Tedavisi
- Orta ve ağır depresyon vakalarında, antidepresan ilaçlar ve profesyonel yardım önerilmektedir. İlaç tedavisi her zaman bir uzman hekim tarafından önerilmelidir ve düzenli kontrollerin sürdürülmesi gerekir. Antidepresan ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzeltmeye yardımcı olabilir, ancak ilaç tedavisi tek başına yeterli değildir.
- Psikoterapi ve ilaç tedavisi bir arada kullanıldığında, depresyonla mücadelede daha etkili sonuçlar elde edilebilir. İlaç tedavisi genellikle belirtileri azaltırken, psikoterapi kalıcı çözümler sunarak kişinin yaşam kalitesini artırır.
Bu adımlar, depresyondan çıkma sürecinde yardımcı olabilir, ancak her bireyin ihtiyaçları farklıdır. Depresyonla başa çıkmak için en iyi yaklaşım, profesyonel bir değerlendirme ile kişiye özel bir tedavi planı oluşturmaktır. Psikologlardan destek almak ve süreç boyunca sabırlı ve istikrarlı bir şekilde ilerlemek, uzun vadede daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürmeye katkıda bulunur.
Learn MoreHastalık Hastalığı nedir?
Hastalık hastalığı, diğer adıyla hipokondriyazis veya somatik semptom bozukluğu, kişinin bedensel belirtileri yanlış yorumlayarak ciddi bir hastalığa sahip olduğuna dair sürekli bir korku içinde yaşamasıyla kendini gösterir. Bu kişiler, en küçük bedensel değişiklikleri bile büyük bir sağlık sorununun belirtisi olarak algılarlar. Örneğin, basit bir baş ağrısını beyin tümörü, mide rahatsızlığını ise ciddi bir sindirim sorunu olarak değerlendirebilirler. Bu durum, kişinin hayat kalitesini olumsuz etkileyebilir ve günlük yaşamda işlevselliğini azaltabilir.
Hastalık hastalığı tedavisinde psikoterapi, özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) en çok tercih edilen yöntemlerden biridir. BDT, kişinin olumsuz düşünce kalıplarını ve yanlış inançlarını fark etmesine, bu düşünceleri yeniden değerlendirmesine olanak tanır. Terapi sürecinde, kişinin bedensel belirtileri doğru bir şekilde anlamlandırması sağlanır ve sağlıkla ilgili endişelerinin neden kaynaklandığı üzerine çalışılır. Terapi ayrıca, hastalık hastalığı yaşayan kişinin vücudunu daha iyi tanımasını, stres ve kaygı yönetimi tekniklerini öğrenmesini ve sağlıkla ilgili kaygılarını azaltmasını hedefler. Bu süreçte, kişinin dikkatini sürekli kendi bedensel belirtilerine yöneltmesi yerine, daha işlevsel aktivitelere ve ilgi alanlarına odaklanması teşvik edilir.
Bununla birlikte, bazı hastalarda bireysel BDT’ye ek olarak grup terapisi de yararlı olabilir. Grup terapisi, benzer endişeleri olan diğer kişilerle etkileşim kurarak yalnız olmadığını hissetmesini sağlar ve farklı başa çıkma stratejileri öğrenme fırsatı sunar. Ek olarak, maruz bırakma terapisi de bazı vakalarda kullanılabilir. Bu terapi türü, kişinin rahatsızlık verici düşünce ve duygularıyla yüzleşmesini ve zamanla bu durumlara duyarsızlaşmasını amaçlar.
Tedavideki bir diğer önemli unsur da beden farkındalığı geliştirmektir. Kişi, bedensel belirtilerine dair daha gerçekçi bir bakış açısı geliştirmeyi öğrenir. Örneğin, terapi sürecinde kişinin, bedensel değişiklikleri aşırı yorumlamadan gözlemlemesi ve vücudundaki tepkileri anlaması sağlanır. Bu süreçte, meditasyon, nefes egzersizleri ve diğer gevşeme teknikleri de destekleyici yöntemler olarak kullanılabilir. Gerektiğinde, özellikle yoğun kaygı veya depresyon belirtileri varsa, psikoterapiye ilaç tedavisi de eklenebilir. Bu tedavi, kişinin hem bedensel hem de ruhsal sağlığını yeniden kazanmasına yardımcı olur ve daha dengeli bir yaşam sürmesine katkı sağlar.
Learn MoreKardeş Kıskançlığı Nedir?
Kardeş Kıkançlığı Nedir?
Kardeş kıskançlığı, kardeşler arasında oldukça sık rastlanan evrensel ve doğal bir duygudur. Kardeş kıskançlığı genellikle büyük kardeşte görülmektedir. Kıskançlık, kardeşinin doğmasıyla birlikte daha az sevgi ve ilgi korkusundan kaynaklanmaktadır. Ayrıca kardeş kıskançlığında ebeveyn tutumu, çocuğun mizacı, dünyaya gelen kardeşin cinsiyeti de etkilidir. Kardeş kıskançlığını kardeşine hissettiklerinden dolayı çocuğu yargılamamaları, tüm düzenini kardeşine göre değiştirmemeleri ve çocuğun önceki rutinini korumaya çalışmaları oldukça önemlidir.
-Dikkatin kendi üzerinden gidecek olması
-Anne babayı paylaşmak
-Oyuncaklarını paylaşmak
-İsteklerinin olmaması
-Hakların kayıp olması
-Sevilmemek
-Bir başkasının daha çok sevilmesi
-Düzenin değişmesi, belirsizlik
Neler gözlemleyebiliriz?
-Sevilmediği düşüncesi ile içe kapanma
-İştahsızlık, uyku düzensizliği, kabuslar
-Depresyon, kendine acıma, üzüntü
-Öfke, huzursuzluk, mızmızlanma
-Evden uzaklaşmak istememe
-Anneye aşırı düşkünlük
-Kardeşe aşırı düşkünlük
-Psikosomatik rahatsızlıklar
Sözel İfadeler
”Keşke hiç doğmasaydı”
”Kardeşimden nefret ediyorum”
”Onu benden daha çok seviyorsunuz”
”Benimle hiç ilgilenmiyorsunuz”
”Beni seviyor musunuz?”
”Onu mu çok seviyorsun, beni mi?”
Geriye dönüş/ Regresyon
-Emzik, parmak emme
-Alt ıslatma
-Gece yalnız yatmama
-Yemeğini kendi başına yememe
-Kendi başına giyinmeme
-Bebeksi konuşma
-Zarar verici davranışlar
Kardeşe zarar verme
-Oyuncaklara ve eşyalara zarar verme
-Arkadaşlarla fiziksel kavga etme
-Hayvanlara zarar verme
-Aşırı öfke
-Sakinleşmekte güçlük
Çocuklar Büyürken Ebeveynler Nelere Dikkat Etmeli?
-Aile bütünlüğünü yaşatacak şekilde birlikte vakit geçirilmeli, etkinlikler yapılmalıdır.
-Kardeşleri birbirlerine yakınlaştıracak ortamlar, etkinlikler yaratmaya özen gösterilmelidir.
-Kardeşine verebileceği küçülen giysilerini, oyuncaklarını, kitaplarını birlikte ayırmalı, vermek istemedikleri için ısrarcı olunmamalıdır.
-Kardeşlere birlikte yapabilecekleri işler verilmelidir.
Learn MorePsikolojik Şiddet Nedir?
Psikolojik şiddet (psikolojik istismar, duygusal şiddet ya da duygusal istismar olarak da bilinir), falilin mağduru duygusal olarak sindirmek ve aşağılamak, ona yaptırım uygulamak veya cezalandırmak için toplumdan soyutlamak üzere baskı uyguladığı bir saldırganlık ve istismar biçimidir.
Duygusal şiddet, aşağılama, küçük düşürücü davranışlar, cezalandırma vb. Davranışları ve eylemleri içerir. Bu şiddet türü bazı durumlarda fiziksel şiddetten daha fazla zarar verebilmektedir. Psikolojik şiddete maruz kalan bireylerde genellikle anksiyete, depresyon ve stres gibi bir çok bozukluk meydana gelebilmektedir. Psikolojik şiddete maruz kalan bireyler genel olarak çaresiz, mutsuzluk, korku gibi duyguları yaşayabilmektedir.
Hangi eylemlerin psikolojik şiddeti tanımladığına birlikte göz atalım:
-Bireylerin becerilerini küçümseyici eylemlerde ve söylenişlerde bulunmak (argo cümleler kullanmak)
-Kadın haklarını görmezden gelmek
-Bireyin fiziksel ve kişisel özelliklerine, çevresindeki insanlara hakaret etmek, küçümsemek
-Bireyi aile ve arkadaşlarından uzaklaştırmak, talep etmek
-Kıskançlık çerçevesinde bireyin kıyafetine, makyajına, yakın çevresine, gideceği ortamlara, sosyal medya hesaplarına kısıtlama getirmek veya müdahale etmek
-Kendi istekleri için bireyi küçük düşürmek, aşağılayıcı şekilde konuşmak veya duygu sömürüsü yapmak
-Kendi çıkarları doğrultusunda bireyi suçluluk psikolojisine itmek
Psikolojik Şiddetten Nasıl Kurtulabilirim?
Pek çok kişi aslında gündelik yaşamında bu şiddete maruz kalmasından dolayı birtakım arayışlara girmektedir. Bireyin bu şiddetten kurtulabilmesi için yapması gereken ilk şey bireyin psikolojik bir şiddete maruz kaldığının farkına varmasıdır.
Bireyin psikolojik şiddete maruz kaldığını farketmesinden sonraki süreçte ise karşısındaki kişi eğer farkında olmadan, bilinçli olarak yapmadığını düşünmekteyse sergilediği eylemlerin şiddete işaret olduğuna ikna edilmelidir. Fakat karşısındaki birey bilinçli olarak eylemlerine devam ediyorsa bireyin bu süreçte uzman bir psikologa danışması ve destek alması gereklidir. Ayrıntılı bilgi almak için bize ulaşabilirsiniz.
Learn MoreHiperaktivite Nedir?
Hiperaktivite, olağandışı hareketlilik veya anormal derecede aktif olma durumuna denilmektedir. Diğer bir deyişle çocukların kendini kontrol edemediği psikolojik bir hastalık olduğunu söyleyebiliriz.
DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) olan çocuklar dikkatini toparlamakta veya bir yerde sabit durmakta zorlanabilirler. DEHB olan bazı çocuklar sadece ev hayatı değil aynı zamanda okul hayatlarında da sorunlarla karşılaşabilirler.
DEHB, çocuğun sahip olduğu hiperaktiviteye bağlı olarak farklı şekillerde hareket etmesine neden olabilir. Örneğin; hiperaktivitesi olan çocuklar diğer çocuklara göre arkadaş edinmekte zorlanabilirler.
-Dikkatleri çok kolay dağıldığı için unutkan olabilirler. Genelde hayal kurmaya eğilimlidirler.
-Bazı şeyleri kaybedebilir veya ödevleri bitirmekte zorlanabilirler.
-Farkında olmadan çok konuşabilir veya konuşan insanların sözlerini kesebilir.
-DEHB olan çocuklar bu davranış şeklini sürekli olarak devam ettirmektedir. Bu durum, hem okul hem de ev hayatında çeşitli sorunlara neden olmaktadır.
Bu tarz davranışları arada bir yapan çocuklar da olabilir, fakat hiperaktivitesi olan çocuklarla karıştırılmamalıdır.
-DEHB olan çocuklarda genellikle endişeli, sinirli, öfkeli ve üzgün bir ruh hali gözlemlenebilir. Dikkatlerimizden kaçırmamamız gereken en önemli noktalardan biri de DEHB’nin (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) tedavi edilebilmesidir.
Learn MoreUZUN SÜRELİ UYKU DEPRESYON BELİRTİSİ Mİ?
Uyku, insan sağlığı için olmazsa olmazlardan bir tanesidir ve vücudun dinlenmesini sağlar. Yetişkin bir birey için sağlıklı bir uyku günde yaklaşık 7-8 saat olmalı, fakat bu sürenin 5 saatten az olmaması ya da 9 saatten fazla olmaması ve aralıksız olması gerekiyor. Uzman Klinik Psikolog Merve İlikçi İygün uzun süreli uyumanın depresyona işaret edebileceğini açıkladı.
Uyku eksikliği pek çok bozukluğun nedeni olarak görülürken çok uyumanın da beyine zarar verdiği ve depresyona yol açabileceği düşünülmektedir.
Depresyon, kişinin gündelik hayatını olumsuz etkileyecek derecede yaşadığı olumsuz ruh halidir. Depresyondaki bireyler genellikle normalde zevk aldıkları aktivitelerden zevk alamazlar, özgüven düşüklüğü yaşarlar, kişisel bakımlarına eskisi kadar önem vermezler, aşırı yeme ya da iştahsızlık şeklinde iştah değişikliği yaşarlar, intihara eğilimli olabilirler ve sürekli bir mutsuzluk hali içindedirler. Normal kabul edilebilecek bir mutsuzluk haline kıyasla kişinin depresyonda olduğunu gösteren en önemli etken bu belirtilerin birkaç hafta ya da birkaç ay boyunca devam ediyor olmasıdır.
AŞIRI UYKUNUN BELİRTİLERİ
- Kişi, günde en az 7 saat uyumasına rağmen aşırı uyku sersemliği ile birlikte aşağıdaki belirtileri gösteriyorsa:
-Sürekli uyuma isteği ya da gün içinde uyuyakalma.
-9 saat ya da fazla bir süre boyunca uyku uyunmasına rağmen dinlenmiş hissedilmemesi.
-Uyandıktan sonra etraftan gelen uyarılara yeterli ilgiyi gösterememe.
- Kişi en az 3 ay içinde haftada en az 3 kez aşırı uyumayı deneyimliyorsa.
- Aşırı uyuma bilişsel, sosyal ya da diğer önemli alanlarda kötü etkilere sebep oluyorsa.
- Aşırı uyku sersemliği başka bir uyku rahatsızlığı ile açıklanamıyor ve diğer uyku bozukluklarının belirtilerine benzer belirtiler göstermiyorsa.
- Aşırı uyuma madde kullanımından kaynaklanmıyorsa.
- Aşırı uyuma akıl hastalıkları ve ilaç kullanımı ile ilişkilendirilmiyorsa.
Çok uyumak depresyonla başa çıkmanın bir yolu olarak görünse de kişi uyandığında yine aynı sorunlarla ve aynı ruh haliyle baş başa olacaktır. Bu yüzden depresyonu yenebilmek için dinç olmak büyük bir önem taşıyor. Diğer yandan uyku kalitesinin düzene sokulması da depresyonun seyrini olumlu etkilemektedir. Her şeye rağmen kişinin uyku ve depresif ruh hali geçmiyorsa psikolojik destek alması önerilmektedir
Haber Detayı :
https://www.posta.com.tr/uzun-sureli-uyku-depresyon-belirtisi-mi-2222905
Learn More