ÇOCUKLARDA ÖFKE NÖBETLERİterapi, Psikoterapi,
Öfke, herkesin hissedebileceği normal ve sağlıklı bir duygudur. Fakat kontrolden çıktığı zaman yıkıcı olabilmektedir. Öfkenin normalin dışında değerlendirilmesinde sıklığı, şiddeti, süresi kadar sosyal olarak kabul edilemezliği de dikkate alınır.
Çocuklar da, yetişkinler gibi öfke duygusunu hissedebilirler. Bebeklik döneminde, bu öfke duygusu genellikle ağlama krizleri olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle 2-3 yaş civarında ise öfke çocuğun anneye bağlanma ve anneden bağımsızlaşma arasında yaşadığı içsel çatışmanın bir dışavurumu olarak ortaya çıkabilir. Çocuk bir yandan annesine bağlıyken bir yandan da bağımsızlık ve çevre üstünde kontrol sahibi olmak ister. Nöbetler çocukların fiziksel olarak zorlandıkları ve bilişsel becerilerine kıyasla zor olan durumlarda da ortaya çıkabilir.
Bilişsel olarak yaşıtlarından geri olan çocuklar, anne-baba çatışması ve ebeveyn arasında çocuğu yetiştirme tutumu farklılığı olan ailelerde yetişen çocuklar, yaşıtları arasında kabul görmeyen ya da aileleri tarafından ihmal edilen çocuklar öfke kontrol problemi için risk grubunu oluştururlar.
Çocuklarda öfke kontrolünde önemli olan iki şey, ailenin bu krizi yönetme biçimi ve bu krizin psikolojik bir bozukluğun habercisi olup olmadığını bilmektir.
Çocuklar öfkeyi dışarı vururken ağlama, bağırıp çağırma, yerlerde yuvarlanma, sağa sola koşuşturma, eşyalara ya da kendine zarar verme gibi davranışlar sergileyebilirler. Ailenin de bir süre sonra pes edip, taviz verip çocuğun isteklerini yerine getirmesi sonucu çocuk “ikincil kazanç” elde ederek isteklerinin yerine gelmesi ya da engellerin ortadan kalkması için bu nöbetleri öğrenilmiş davranış olarak tekrar tekrar sergiler.
Öfke nöbeti oluştuğu zamanlarda sakinlik korunmalı ve öfkeye öfkeyle karşılık verilmemelidir. Nöbet sırasında göz teması kurmamak ve aldırmıyor gibi görünmek, sakinleştiği andan itibaren de tekrar göz teması kurmaya başlamak ve onunla ilgilenmek en iyi yoldur. Eğer nöbet toplum içerisinde gerçekleşirse çocuğunuzu sakin bir yere götürüp beraber sakinleşmeyi bekleyebilirsiniz. Çocuğa ders vermeye çalışmak ve emredici bir dille konuşmak çocuğun nöbetini pekiştirebileceği için uygun değildir, bunun için çocuğun sakinleşmesi beklenmelidir. Nöbetten sonra ise bu davranışı onaylamadığınızı ama onu hala seviyor olduğunuzu hatırlatmak önemlidir. Öfkelense bile saldırgan davranış göstermediği zaman çocuk takdir edilmelidir.
Öfkeyle birlikte görülen psikolojik bozukların bazıları ise; Davranım Bozukluğu, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Karşıt Gelme Bozukluğu, Bipolar Bozukluk, Kaygı Bozuklukları ve Mental Retardasyondur.
Aynı zamanda ebeveynlerin çocuğa nasıl bir model olduğu da çocuk için önemlidir. Anne baba arasındaki çatışmaların şiddetli bir kavgayla dile getirilmesi, ebeveynlerin kendi öfke kontrollerini sağlayamaması ve saldırgan davranışlar sergilemesi de çocuğu bu konuda olumsuz etkilemektedir.
Eğer çocuğunuz sık (günde 3 kereden fazla) ve uzun süreli (15 dakikadan uzun) öfke nöbetleri yaşıyor ve kendini yatıştırmakta güçlük çekiyorsa, çocuğunuz 4 yaşını geçmiş olmasına rağmen nöbetler devam ediyorsa, nöbetler sırasında kendine ve çevresine zarar veriyorsa, saldırgan davranışlarının sonrasında pişmanlık duymuyorsa bir uzmandan psikolojik destek almak faydalı olacaktır.
Haber Linki:
https://ozgunhaber.com.tr/cocuklarda-ofke-nobetleri/
Learn MoreUZUN SÜRELİ UYKU DEPRESYON BELİRTİSİ Mİ?
Uyku, insan sağlığı için olmazsa olmazlardan bir tanesidir ve vücudun dinlenmesini sağlar. Yetişkin bir birey için sağlıklı bir uyku günde yaklaşık 7-8 saat olmalı, fakat bu sürenin 5 saatten az olmaması ya da 9 saatten fazla olmaması ve aralıksız olması gerekiyor. Uzman Klinik Psikolog Merve İlikçi İygün uzun süreli uyumanın depresyona işaret edebileceğini açıkladı.
Uyku eksikliği pek çok bozukluğun nedeni olarak görülürken çok uyumanın da beyine zarar verdiği ve depresyona yol açabileceği düşünülmektedir.
Depresyon, kişinin gündelik hayatını olumsuz etkileyecek derecede yaşadığı olumsuz ruh halidir. Depresyondaki bireyler genellikle normalde zevk aldıkları aktivitelerden zevk alamazlar, özgüven düşüklüğü yaşarlar, kişisel bakımlarına eskisi kadar önem vermezler, aşırı yeme ya da iştahsızlık şeklinde iştah değişikliği yaşarlar, intihara eğilimli olabilirler ve sürekli bir mutsuzluk hali içindedirler. Normal kabul edilebilecek bir mutsuzluk haline kıyasla kişinin depresyonda olduğunu gösteren en önemli etken bu belirtilerin birkaç hafta ya da birkaç ay boyunca devam ediyor olmasıdır.
AŞIRI UYKUNUN BELİRTİLERİ
- Kişi, günde en az 7 saat uyumasına rağmen aşırı uyku sersemliği ile birlikte aşağıdaki belirtileri gösteriyorsa:
-Sürekli uyuma isteği ya da gün içinde uyuyakalma.
-9 saat ya da fazla bir süre boyunca uyku uyunmasına rağmen dinlenmiş hissedilmemesi.
-Uyandıktan sonra etraftan gelen uyarılara yeterli ilgiyi gösterememe.
- Kişi en az 3 ay içinde haftada en az 3 kez aşırı uyumayı deneyimliyorsa.
- Aşırı uyuma bilişsel, sosyal ya da diğer önemli alanlarda kötü etkilere sebep oluyorsa.
- Aşırı uyku sersemliği başka bir uyku rahatsızlığı ile açıklanamıyor ve diğer uyku bozukluklarının belirtilerine benzer belirtiler göstermiyorsa.
- Aşırı uyuma madde kullanımından kaynaklanmıyorsa.
- Aşırı uyuma akıl hastalıkları ve ilaç kullanımı ile ilişkilendirilmiyorsa.
Çok uyumak depresyonla başa çıkmanın bir yolu olarak görünse de kişi uyandığında yine aynı sorunlarla ve aynı ruh haliyle baş başa olacaktır. Bu yüzden depresyonu yenebilmek için dinç olmak büyük bir önem taşıyor. Diğer yandan uyku kalitesinin düzene sokulması da depresyonun seyrini olumlu etkilemektedir. Her şeye rağmen kişinin uyku ve depresif ruh hali geçmiyorsa psikolojik destek alması önerilmektedir
Haber Detayı :
https://www.posta.com.tr/uzun-sureli-uyku-depresyon-belirtisi-mi-2222905
Learn MoreDUYGU DÜZENLEME BECERİLERİ
Duygu düzenleme becerileri bireylerin duygularını nasıl belirlediği, deneyimlediği ve dış dünyaya yansıttığı ile ilgilidir. Duygu düzenleme yalnızca duygusal olarak uyarıldığında duyguyu düzenleme anlamına gelmez, aynı zamanda duygunun farkında olma, duygusal duruma uygun davranış geliştirme, duyguyu anlamlandırma ve kabul etmedir. Duyguların nasıl düzenlendiğinin tanımlanması ve duyguları düzenleme becerilerinde etki eden faktörlerin anlaşılması duygusal gelişimin anlaşılmasında yeni bir bakış açısı getirmektedir. Duygu düzenleme becerileri; kişilerarası etkileşim ile şekillenmektedir. Duygu düzenleme becerileri kişiliğin gelişiminde ve sosyal yaşam içinde sürekli sınanmaktadır. Sözgelimi olumsuz yönde gelişen duygusallık; davranış problemleri üzerinde içselleştirilmiş ya da dışa vurulmuş şekliyle genel anlamda bir risk faktörü olabilmektedir.Duygularını kabul eden bireyde ise; daha az kaygı ve kaçınma görülmektedir. Duyguyu kabul etmeme ve bastırma; bireyde duygusal problemlere yol açmaktadır.
Duygu düzenleme becerileri ile bireyler kendi kendilerine ve ötekilerin arasında duygularını yönetme kapasitesi edinir ve duygu ile bilişsel mekanizmaları entegre etmektedir. Birey duygu düzenleyerek, duygusal durumlarını değerlendirip, davranış biçimlerine yönlendirebilmektedir. Bu duygu düzenleme stratejisidir. Duyguların işlevsel hale gelmesiyle çıkan etkili davranışlar, bireyin toplumsal çevreye adapte olmasını sağlar. Duygu, davranışın gerçekleşmesinde düşünme ve motivasyon sürecini meydana getirir, iletişimin anahtar noktasıdır. Duygu düzenlemede başarılı olan çocuklar, başarısız olan çocuklarla karşılaştırıldığında yaşıtlarına göre daha yeteneklidir.
Duygu düzenleme becerisi ile toplum içinde uyumlu davranışlar gerçekleşmektedir. Biyolojik psikiyatri ve bilişsel, duygusal nörobilimdeki gelişmeler; sinir sisteminde duygu düzenlemenin önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Sinir sisteminde istemli ve istemsiz olarak iki farklı duygu düzenleme alt süreci bulunur. Bu iki alt süreç beynin prefrontal korteks, hipokampüs ve parahipokampüs bölümlerinde gerçekleşir. Sinir sistemindeki bozukluklarda, duygu düzenlemede bozukluk ve bipolar bozukluk gibi temel psikiyatrik bozukluklara yatkınlık; çocukluk, ergenlik ve yetişkinlikte görülmektedir.
Çocuklarda ve yetişkinlerde genetik faktörler, beynin yapısı ve gelişimdeki esneklik deneysel sonuçlara ulaşabilmek için üç ayrı bakış açısıdır. Limbik sistemdeki bozulma çocuğun duygusal ipuçlarını öğrenmesini engeller. Buradaki devrelerin yarattığı etki sadece duygusal sinyallerle gerçekleşen davranışları değil, bu sinyalleri nasıl algılanacağı, yorumlanacağı ve anlanacağını etkiler. Erken gelişimde algı ve dikkat sistemleri uyumlu olarak esnek ve çevresel uyaranlara duyarlıdır. Duygu düzenlemeyi anlamada nörobilimsel temelli yaklaşıma göre genetik faktörler, nörolojik faktörler ve öğrenme süreçleri birbirini tamamlamaktadır.
Uzm. Klinik Psikolog Merve İlikçi
Learn MoreTükenmiş Hissediyor Olabilir misiniz?
Tükenmiş Hissediyor Olabilir misiniz?
Gücünü yitirmiş olma, çaba gösterememe durumu olarak tanımlanan tükenmişlik, yoğun, zorlayıcı taleplerin uzun süreli olması ve kişinin bunları karşılamada yeterli olamaması ile beraber sürekli mutsuzluk hali içerisinde bulunmasına sebep olabilir.
Zaman zaman hayatımızın olumsuz yönlerinin arttığını, adeta olumsuzlukların içerisine doğru sürüklendiğimizi hissederiz ve bu durum kendimizi tükenmiş, çaresiz hissetmemize neden olabilir. Bu süreç içerisinde kişinin duygusal kaynaklarında zayıflamalar, sosyal çevresiyle kurduğu ilişkiler olumsuz etkilemektedir. Duygusal kaynakların tükenmesiyle beraber kişide duyarsızlaşma ve kabuğuna çekilme görülmeye başlar. Ayrıca fiziksel olarak, kişide baş ağrısı, yorgunluk, halsizlik, uyku, kas gerilmeleri ve çeşitli beden ağrıları; psikolojik süreçte, kişide kaygı, sabırsızlık, özgüvende azalma, huzursuzluk, iş ile ilgili ümitsizlik, çaresizlik, sorunlarla baş etmede zorlanma, tatminsizlik, enerji kaybı, hayata karşı ilgisizlik ve olumsuz düşüncelerin arttığı görülmektedir.
Peki yaşadığımız böyle bir durumun içerisinden nasıl çıkabiliriz?
Öncelikle yaşadığımız durumu ve hemen sonrasında ne istediğimizi tam olarak anlamamız gerekiyor☘️.
📌Kontrolüm dışında gelişen yaşam olaylarını ayırt edebiliyor muyum?
📌Hayatımda hangi değişimleri yapmam gerekir?
📌Şu an bedenimin neye ihtiyacı var?
📌Ne tür gerçek dışı beklentilere sahibim?
📌Destek almak için kime/ neye ihtiyaç duyuyorum?
📌Sınırlarımı koyarken hangi kişilere hangi sınırları koymalıyım?
⚡️Yukarıda belirttiğimiz sorular değişim için farketmemiz gerekenleri anlamamızda yol gösterici olacaktır.
Learn More
Duygusal Zekayı Arttırmanın 5 Yolu
Duygusal Zekayı Arttırmanın 5 Yolu
Duygusal zeka (EQ), bireylerin kendi duygularını anlama, başkalarının duygularını tanıma ve bu duyguları yönetme yeteneğidir. Duygusal zeka, hem kişisel hem de profesyonel yaşamda başarılı olmanın anahtarıdır. Gelişmiş bir duygusal zeka, sağlıklı ilişkiler kurma, stresle başa çıkma ve liderlik yeteneklerini artırma konusunda yardımcı olur. İşte duygusal zekayı artırmanın beş etkili yolu:
1. Duygusal Farkındalık Geliştirme
Duygusal farkındalık, kendi duygularınızı tanıma ve anlama yeteneğidir. Daniel Goleman, duygusal zekanın beş temel bileşeninden birinin duygusal farkındalık olduğunu belirtir. Kendi hislerinizi tanıdığınızda, bunları yönetmek daha kolay hale gelir.
Nasıl Uygulanır?: Günlük tutmak, duygu durumunuzu kaydetmenize ve anlamanıza yardımcı olabilir. Bu uygulama, kendi duygusal tepkilerinizi ve bu tepkilerin arkasındaki nedenleri anlamanızı sağlar.
2. Empati Geliştirmek
Empati, başkalarının duygularını anlama ve onlara duyarlılık gösterme yeteneğidir. Empatik insanlar, sosyal ilişkilerde daha başarılı olurlar. Goleman, empatiyi duygusal zekanın en önemli bileşenlerinden biri olarak tanımlar. Empati, başkalarının bakış açılarını anlamayı ve onların hissettiklerini hissedebilmeyi içerir.
Nasıl Uygulanır?: Dinleme becerilerinizi geliştirmek, empatiyi artırmanın etkili bir yoludur. Karşınızdaki kişiyi gerçekten dinleyerek, onların hislerini anlamaya çalışın. Ayrıca, farklı bakış açıları hakkında düşünmek de empatinizi geliştirebilir.
3. İletişim Becerilerini Geliştirme
İyi iletişim, duygusal zekanın önemli bir parçasıdır. Etkili iletişim kurma yeteneği, duygularınızı açık bir şekilde ifade edebilmenizi ve başkalarıyla güçlü bağlantılar kurmanızı sağlar.
Nasıl Uygulanır?: Duygularınızı açık ve net bir şekilde ifade etmeyi öğrenin. Gerektiğinde “ben” dilini kullanarak (örneğin, “Ben böyle hissettim” gibi) duygularınızı ifade edin. Bu, savunmasızlığınızı azaltır ve daha etkili bir iletişim sağlar.
4. Stres Yönetimi Teknikleri Uygulama
Stres, duygusal zekayı olumsuz etkileyebilir. Duygusal zekası yüksek bireyler, stres altında daha sakin kalabilir ve bu durumları daha iyi yönetebilirler. Goleman, stresle başa çıkmanın duygusal zekanın bir parçası olduğunu belirtir.
Nasıl Uygulanır?: Mindfulness meditasyonu veya derin nefes alma teknikleri gibi stres yönetimi yöntemlerini deneyin. Bu teknikler, anlık stres tepkilerinizi azaltabilir ve duygusal durumunuzu daha iyi yönetmenize yardımcı olabilir.
5. Sosyal Bağları Güçlendirme
Sağlıklı sosyal ilişkiler, duygusal zeka gelişimi için kritik öneme sahiptir. Sosyal destek, zorlu dönemlerde dayanıklılığınızı artırır ve duygusal zekanızı geliştirmeye yardımcı olur.
Nasıl Uygulanır?: Düzenli olarak arkadaşlarınızla veya ailenizle vakit geçirin. Sosyal etkinliklere katılmak, başkalarıyla bağlantı kurmanıza yardımcı olabilir. İyi sosyal bağlantılar, duygusal zeka gelişiminizi destekler ve sağlıklı ilişkiler kurmanıza yardımcı olur.
Duygusal zekayı artırmak, hem kişisel hem de profesyonel yaşamda önemli kazanımlar sağlar. Duygusal farkındalığı artırmak, empatiyi geliştirmek, etkili iletişim kurmak, stres yönetimi tekniklerini uygulamak ve sosyal bağları güçlendirmek, bu sürecin temel adımlarıdır. Duygusal zeka geliştirme süreci, sürekli bir çaba ve kendini değerlendirme gerektirir, ancak bu çaba, daha tatmin edici bir yaşamın kapılarını açabilir.
Learn More